29 Ekim 2015 Perşembe

Yaşamaya Çalışmak

Eskilere dönüp bakıyorum bugünlerde. Farkında olmadan çok güzel günler geçirmişiz. Oysa şimdi her şey yokuş aşağı gitmeye çalışıyor. Elimden bir şey gelmiyor durdurmak için. Arka arkaya gelen yıkıcı olaylar silsilesi deprem etkisi yaratıyor ruhumda. Depreme inat sağlam kalmaya çalışan bir bina gibiyim ben de. İçim kırık dökük, dokunsan yıkılacağım. Fakat fark ettirmemeye çalışıyorum kimseye. Yıkılmamak gerekiyor çünkü, diğerlerini de yıkmamak için.

Garip bir acı takılıyor bazen boğazıma. Yutkunsam da iteleyemiyorum aşağıya. Orada kalıyor öylece. Nefes alamıyorum. Gözlerim doluyor. Sonrası sadece gülümsemem ve boğazımdaki acı. Ama öğrendim artık çoğu şeyi. Beynimin acıya tepki veren kısmı uyuştu artık. Acı çekmeyi bıraktım. Yokmuş gibi davranıyorum. Kabullenememek de böyle değil mi? Önce acı. Acının çekmekle geçmeyeceğini anlayınca yok saymak. Ama var olduğunu bilmek. Yine de kabul etmemek. İşte ben de böyleyim.

Yürürken ayağım bir taşa takılmış da düşmemeye çalışırken başka taşlara da takılmışım gibi. Düştüğümde daha kalkamadan tekrar düşmüşüm gibi. Hayata yetişmeye çalışıyorum onun hızının aksine. Koşuyorum bazen peşinden, bazen sürükleniyorum. Ağlıyorum, gülüyorum. Yetişemiyorum.

Bir boşlukta kalmışlık hissi var karşımda her aynaya baktığımda. Yalnızlık ve daha çok yalnızlık. Ardından dışarıya sunulan gülümseme. Çoğu zaman kendimi bile inandırıyorum iyi hissettiğime. Sonra yine gece oluyor. Yine şarkılar başlıyor ve yine hiçlik.

Felaket senaryolarımızın içinde boğuşurken zaman geçiyor. Doğuyoruz, büyüyoruz, yaşlanıyoruz ve ölüyoruz. Bazen de ölmeden ölüyoruz. Ruhumuz ölüyor. Canlı bedenlerimizde ölü ruhlarımızla yaşamaya çalışıyoruz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder